Bir Sahaf Tanırsanız Hayatınız Değişir 05/10/2021 – Yayınlanan: Hakkında Yazılanlar

Hâk Tealâ her canlı için onun yaşamına uygun  bir mekânda doğumunu nasip eder der eskiler. Mesela balık suda, kutup ayısı kuzey kutbundan, arslan Afrika’da. İnsanoğlu ise yaradılışı itibariyle kendine uygun ortamları bulmak  ve oluşturmak konusunda seçeneklere sahip olarak dünyaya gelir. Velev ki kudretten şanssız ise işte o zaman mecburen; çöller, soğuk iklimler, tropik ortamlarda gerekli asgari şartlarda yaşamını sürdürmek zorunda kaderine razı ömür sürer.

Kendi adıma fatihinin komşusu olarak dünyaya geldiğim uzun süre yaşadığım; eğitim, iş, sosyal ve kültürel iklimlerin benim için en uygunu Fatih semt olarak yaşamımın şekillenmesinde önemli bir yere sahiptir.

Daha çocukluk çağımda sur içi bölgesinde özellikle Bayezid ile  Eminönü arasını sarıp sarmalayan Kapalı Çarşı gibi bir önemli merkez ruhumun önemli bir gıda kaynağı oldu ve olmaya da devam ediyor. Orta okula geçişim ile birlikte var olan  kitap okuma alışkanlığımın yeni bir aşaması bilgi açlığım, hâlâ devam eden her gün ne kadar az şey bildiğimin farkına varma hali ister istemez beni kaçınılmaz olana yöneltti.

Nasıl ki Mevlevîlik de sema  safa, câna şifa, ruha gıdadır; benim için de o vakitler Bayezid Sahaflar çarşısı aynı ruh halini yaşamaktı.  Önceleri rahmetli anneannem ile sonrasında kendi başıma başladığım Kapalı Çarşı , Çınaraltı ve sonrasında  o küçük kapısından geçerek avlusunda içimin ferahladığı o çarşı da tek tek hiç üşenmeden önceleri çekinerek girdiğim sonrasında dakikalar harcadığım o küçücük dükkanların tezgahları, rafları…

Kimisi bugün hayatta olmayan pek çok esnaf ağabeyimizin daha o yaşlarda bana gösterdikleri anlayış ve yakınlık ile teşvik etmeleri çok değerliydi. Ve içlerinde hiç şüphesiz benim için en özeli ve vazgeçilmez olanı Karadeniz Sahaftır . Özellikle de Hüseyin abim… (Hüseyin Güngör)

Önceleri kapının önündeki tezgahta av ve silah dergilerini karıştırmam ile başlayan bu haftalık ziyaretler yıllar sonra kadim bir dostluğa dönüştü hatta  daha o günlerde hayatta bile olmayan mahdumu Mehmet bir gün kırklı yaşlarımda benim Osmanlıca hocam bile oldu…

Yıllardır süren ziyaretlerde o küçücük dükkanda dinlediğim sohbetler, kıymetli hocalar, bilgi deryası eşsiz insanların hatıraları  bana hiç şüphesiz bana çok şeyler kattı. Aradığım, merak ettiğim hatta o an için hiç aklımda bile olmayan soruların oluşmasına, kısmen cevabını alıp devamı için ise merak ateşini yakan , teşvik edici o sohbetlerin bir bardak çay ile kardeşim Burçin’in tabiri ile kitap kokusu tiryakiliği ile nasıl geçtiğini anlayamadığım yıllar …   

Metrik sistem ile ifade edildiğinde küçük ancak içi deryalar kadar geniş bir dükkan.  Bu arada ‘ dükkan ‘ tanımlamasını utanarak kullanıyorum zira sahaf dükkanları içlerinde yaşamın ruhunu taşır ve içine girdiğinizde sizi dış dünyadaki hengameden soyutlar, huzura ve aydınlanmaya neden olur.

Kulakları çınlasın İlber Hoca bir mülakatında tarih araştırmacısını tarif ederken ‘… bu kişi hiç arşivlere gitmişmidir , kütüphaneler bilir mi ,  sahaflar tanır mı …’ diye önemli bir kriterler dizisi sıralamıştı. Kendi adıma rabbime şükür ederim ki en başta da belirtiğim gibi bana öyle bir   şehir ve özellikle semt nasip etmiş ki  doğal olarak o kültürel habitatın bir parçası nasip oldu. O zamanlar Sultanahmet’te  bulunan B.O.A. kütüphanesinde kaynak konusunda sıkıntı yaşamaya başlamamla ki Osmanlıca ( galat olduğu için bu tanımı kullandım aff ola ) okuyamıyordum, çare olur diye  yöneldiğim merhum Enderûn Kitapevi  İsmail bey elime bir Osmanlıca ( o gün haberim olmadı ama meğer kıymetli ürünmüş ) bir kitap ile kalakaldım. Çaresiz olarak aldığım  piyasada satılan  Osmanlıca öğreten kalın kitaplar işleri daha içinden çıkılmaz bir hale soktu. Mehmet ne yapıcam içinden çıkamıyorum dediğimde her sabah bana on beş dakika uğrarsan sana öğretirim cevabı ile oh çektim. Ne yaptı biliyor musunuz, beni çarşıda bir komşusuna götürdü ve incecik bir Osmanlıca öğrenme kitabı aldırdı, ister inanın ister inanmayın ben bir ay boyunca her sabah on beş dakika ders alarak ve gün içinde onunda tavsiyesi ile Arap harfleri ile Türkçe yazarak Osmanlıcayı İsmail abimin tahmin ettiği gibi  bir ayda söktüm.

Dedim ya nereden nereye, Osmanlıca öğrenmem sayesinde tanıdığım Arapça harfler bu kez beni Kur’an öğrenmeye taşıdı ki bu aklımın ucundan dahi geçmezdi.

Ne diyeyim, iyi ki başta Hüseyin bey ve mahdumu Mehmet iyi ki hayatımda varlar ve benimle paylaştıkları dostlukları ve  her şey için sonsuz teşekkürler.

Yaşar Burak Uslu