Müdavimiyiz 17/10/2023 – Yayınlanan: Hakkında Yazılanlar

Şair olmaya meraklıydı genç kız…
Kendini Şiir Sever olarak tanımlardı. Doğduğu küçük şehirde lakabı “Şiir Sever” idi.
Bu küçük şehirden uzaklaşarak İstanbul’un kalabalıklığına yeni karışmıştı o sıralar…
Okulun ilk yılı idi. Büyüdüğü şehirde müdavimi olduğu Sahaflar Çarşısı’nın yokluğunu hissediyordu. Şiirleri, kitapları, yazarları ve günlük hayatın bitmeyen konularına katılan dinleyicileri, demlendikçe demlenen sohbetleri ve ardı kesilmeyen çayları…
Bir gün genç kız eksikliğini hissettiği bu sohbetlerin hayaliyle dersten çıktı. Çıtır simidini yuvarlayarak Beyazıt Meydanı’ndan güvercinlere selam vererek geçti. Ayakları onu Beyazıt Sahaflar Çarşısına getirmişti. Birbirine benzeyen, kapısında çığırtkan insanların olduğu dükkanlar vardı. Sınavlara hazırlanan gençleri dükkanlarına çekmek için çığırtkanlık yapıyorlardı. Genç kız bu sınav defterini çoktan kapattığı için bu insanlara yüzünü dönmeden yürüyordu.
Sahaflar Çarşısı’nda ilerlerken ahşap çerçeveli bir kapının üzerindeki kırmızı tabela dikkatini çekti. Tabelada “Karadeniz Kitabevi 12” yazıyordu. Dükkanın ön kısmında bulunan ciltli kitapların bir koruyucusu olduğunu fark etmişti. Belli oluyordu ki , buranın amiri her kim ise, meraklısını bekleyen , kitapları çocuklarını sarar gibi sarıp sarmalamıştı. Asıl mesele çocuklar gibi olmak değil de kırılgan ve hassas olmaktır kitaplarca. Gönlünde kitap sevgisi olmayan ham yavruların elinde dağılıverir ciltler.
Ahşap kapının girişinde yıllanmış kitapların kokusu genç kızın dört bir yanını sarmıştı. Nereye baksa kitaplar… Tek tek açıp okuyası vardı ama huyu şiir kitaplarından başlamaktı. Bu huyundan dolayı kendi şehrinde “Şiirsever” olarak anılırdı. Lakabına yakışır bir şekilde dükkanın amirine evvela şiir kitaplarının raflarını sordu.
Çakır Gözlü Bey rafları işaret ederek “özellikle aradığınız bir kitap ya da şair var mı?” diye sordu. Genç kız “Yok sadece öylesine bakıyorum.” diye cevap verdi. Kitabevinin amirinin yüzünde genç kızın cevabına lafına hayıflanan bir ifade belirdi. Ne istediğini bilmeyenlere eyvallahı yoktu bu Bey’in.
Oysa bilmiyordu ki genç kız yolcuydu…
Yolcular tabelaları okumayı sever…
Genç kız tüm kitapları birer birer inceledi. Hem şiirleri hem de çizimler olan daha önceden bilmediği şairleri, bilmediği kitapları… İncelerken kendine yakın bulduğu dizelerde gülümsedi. Kitaplara bakarken duyguları arasında gezinirken Çakır Gözlü Bey’in müdavimlerinden biri gelmişti. Çakır Gözlü Bey ile müdavimi İkinci Dünya Savaşı ve sonrası ile ilgili koyu bir sohbete tutuştular. İster istemez genç kız sohbetlerine kulak misafiri olmuştu. Dayanamayıp sohbete katıldı. Bu hararetli sohbetten genç kızın yanına kar kalan Heinrich Böll olmuştu. Yeni değil belki ama adını birçok tarih severin duyduğu bu isim o günden sonra genç kızın kitap dünyasına girmişti.
“Ötekiler gülüyor, para umurlarında değil, zorları vakit öldürmek. Ne zor, ne korkunç bir iş bu vakit öldürmek; ufkun ardında göze görünmeksizin hızla dönüp duran şu saniye göstergesi yok mu, onun durmadan koşmağa devam ettiğini, amansızca koşup durduğunu bilmek yok mu…” ( Trenin Tam Saatiydi / Heinrich Böll)
Genç kız durum tahlillerini her zaman çok sevmişti.
Sözleri kendi yazmış gibi hissetti.
Bir çaresizlik anında aklından geçenlerin, başkalarının aklından da geçtiğinin kanıtıdır satırlar.
Biraz ‘ben’ halinde yaşarken hayatı, birden ‘sen’ oluverirsin okurken. Satırlar yaklaştırır seni zamana, mekana bir de bakarsın bir başka diyara ışınlanırsın. Sonra cümle bitince sende dönersin birden gerçekliğe, dünyada olduğunu fark edersin.
Genç kızında dünyasında bu sohbete kulak misafiri olmak 12 numara Karadeniz Kitabevi’nin müdavimlerinden biri olmasını sağlamıştı.
Araya zaman ve mesafeler girse de hasret sonrası kavuşmanın mutluluğu ile kucaklardı eski dostları. Şiirlerin bulunduğu rafların hepsine ayrı ayrı, göçmen kızın şivesi ile selam ederek yaklaşır ” Napyonuz bakayım siiiiiz? Çok özledim her biricinizi ayrı ayrı…”
Böyle işte ; Müdavimiyiz!

Göçmen Kızı – Elif Şen